Siz henüz beyin yedeğinizi almadınız mı? – Brainhacker – Russell Hanson

by İrem Sokullu 0

“Neden bir insan beyninin yedeğini almak ister? Sorusu bana çok soruluyor. Öncelikli konu sanırım ölümsüzlük.”

Brain Backups CEO’su Russell Hanson ile Locard Siber Güvenlik Zirvesi’nde harika bir söyleşi gerçekleştirdik ve Yeni Kuşak Beyin Hackleme üzerine konuştuk.

Russel Hanson (23) dÖncelikle, BrainBackups’un neler yaptığını öğrenelim.

Bir gelişim safhası hareketi olan Brain Backups günümüzün en büyük bilimsel ve teknolojik keşiflerinden birini amaçlamaktadır: insan beynindeki her bir bağlantının haritasını çıkartmak. Kimi zaman zihnin genomu olarak da adlandırılan bu bağlantı diyagramı nöroloji biliminin bir sonraki hedefidir. Brain Backups, son teknoloji mikron ölçekte tezat madde ile beyin görüntüleme teknolojisinde devrim yaratma konusunda kendini hazır hissetmektedir; Brain Backups teknolojisi şu anda 1-mikron ölçekte görüntüleme kapasitesine sahip. Bu da günümüzün en iyi MRI’larından 1.000 kat daha iyi olduğu anlamına geliyor. AptaMark teknolojisini kullanan Brain Backups bir hayvanı öldürmeden, zarar verici ve müdahaleci olmayan, yüksek çözünürlüklü bütün bir beyni görüntüleme tekniklerini geliştiren ilk şirket. Beynin bağlantı diyagram haritalamasında kullanılan geleneksel yöntem olan Tarayıcı Elektron Mikroskopisi beynin inanılmaz derecede küçük parçalara ayrılmasını ve parçaların tek seferde incelenmesini gerektirmektedir.”

Şirketini ve yakın gelecekteki planlarını sorduğumda ise şöyle cevaplıyor: “Bugün kimya, biyokimya ve görüntüleme alanlarında birçok geçerleme yapıyoruz. Bu bir tür ilaç geliştirme süreci. Moleküllerin yapmak istediğimiz şeyi yapmalarını sağlamak için aptamer molekülleri doğrulamamız gerekiyor. Bu sebeple, sonraki görüntüleme çalışmaları için kullanmak istediğimiz moleküller üzerinde tarama yapıyoruz. AptaMarks adını verdiğimiz bu tezat ajanlarını, DNA dizilerinden oluşan küçük ligandları geliştirdik. Şu anda beyindeki nörolojik hedefleri görüntülemek adına AptaMarks Ajan Kütüphanesi oluşturuyoruz. Önümüzdeki 3-4 yıl içinde, AptaMark ajanlarını, görüntüleme yöntemlerini ve ligandları ve onların tezatlarını vitro (vücut dışında kullanılan) ve vivo (canlının içinde) sistemlerde ölçümleyecek gelişmiş bilgisayar sistemlerinde doğrulayacağız. Çalıştığımız en önemli kısım bu diyebilirim.”

Bunlar ilaç mı? Onlar ligand diyorlar. Peki, ligand nedir?  Bir biyomoleküle bağlanan ve tutunan küçük bir molekül. Onlar için,  DNA veya RNA dizisi, bir bağlanma yerindeki hedef boşluğa seçici olarak bağlanan makro-molekül tamamlayıcı. Ligandlar ilaç, orta-ölçekli peptis ve aptemer gibi molekül olabilirler ve bazen tüm proteinler transkripsiyon faktörleri için ligand gibi davranabilirler.

Ligand konusuna önem veriyorlar çünkü nöronların özelliklerini ölçmeler gerekli. Şöyle açıklıyor: “Proteinler nöronda yer alıyorlar. Bu yüzden, nöron üzerindeki bir proteini ölçmek istiyorsanız ligand kullanmak zorundasınız. Nöron özelliklerini ölçümlemenin yöntemlerinden biri de bu.” Beynimizdeki nöron ve sinapsı taramak için genellikle bilgisayarlı tomografi makinesinde (CT) ticari X-ray kullanıyorlar çünkü bu sayede dokunun üç boyutlu görüntülerini elde edebiliyorlar. Çözünürlüğü çok düşük (1-5mm) olduğundan MRI kullanmıyorlar.

Johny Depp’in oynadığı Evrim filminde gördüklerimizin gerçek olup olmadığını merak ediyorum. Bir insanda bulunan tüm nöron ve sinapsları indirmek mümkün mü? Bu soruya “bir takım teknikleri kullanırsak, evet” diyor ve şöyle açıklıyor: “pek çok programlama yöntemi mevcut; elektronları, optik görüntüleme, bilgisayarlı tomografi veya gen dizilimi kullanabilirsiniz. Bu insan türlerini geçmişte görüntüleme yöntemlerinde kafatası kullanılmış. Evrim filminde kullanılan görüntüleme yöntemine baktığımızda içeriye dair her şeyi gören küçük bir sensör yerleştirmek için kafatasını kestiklerini ve içeriye doğru bir delik açtıklarını tahmin ediyorum. Bu yöntemlerden birisidir. Büyük ihtimalle bu filmde kızılötesi ışık veya sonar görüntüleme gibi bir şey kullanılmış. Bugün bunu başarabilen kimse yok ancak çok yakında mümkün olabilir. Önemli teknik engeller elbette var, ama bunların çoğu biraz yaratıcılık, ölçek ekonomisi ve uygun seviyelerde finansman ile aşılabilir.”

Russell Hanson (41) y

Hangi verinin indirildiğini anlamak benim açımdan zor. Şöyle bir örnekle açıklıyor: “Ameliyata girdiğinizde size anestezi yapabilirler ve anesteziden uyanmadan 15 dakika öncesine kadar size ne yapıldığını hatırlamazsınız. Ama kalktığınızda uzun dönemli hafızanız devreye girer ve günler öncesinde olanları hatırlarsınız. Buradan çıkarabileceğimiz sonuçlardan biri de herhangi bir elektronik bilgiyi kaydetmenize gerek bulunmaması ancak sizin uzun süreli hafızanızı kodlayan kimyasal bilgiyi kaydetme zorunluluğunuzdur. Çalışanlarımız kimyasal bilgiyi ölçümleme konusunda uzmanlar ve oldukça gerilere dönebiliyorlar. Bize kalan ise kimyasal bilgiyi ölçmek ve nöron haritası (bir anlamda kimyasal harita) ile birleştirmek oluyor. Nöron-1 ile nöron-2, o da nöron 3’e bağlıdır. Sinaptik açıdan elimizde nöron-1 ile ilgili bir yığın meta veri bulunmakta. Ayrıca nöron-2 bilgisine de sahibim. Sinaptik yol dediğimiz; nöronların nasıl bağlandığı ve bu bağlantının kuvveti konusunda bilgi elde etmek .”

Avatarların üretileceği, insan beynindeki bilginin bilgisayara indirileceği ve avatara yükleneceği transhümanizm projeleri hakkında bilgi sahibiyiz. Böylece, etrafta bizim kontrolümüz altında gezinen bir ile dört arasında kopyamız olabilecek. Kimi zaman bunun mümkün olup olamayacağını düşünüyorum. “Neden olmasın? Tahminlerde bulunmak istemiyorum ancak bildiklerimden yola çıkacak olursam günümüzde bunu kurtçuklarda veya sineklerde elde etmek çok zor değil, bir günümüzü alır. Hatta oldukça sıradan bir işlem olarak görüyorum. Bunu dizüstü bilgisayarımda her gün yapıyorum. İnsan için daha fazla veri depolama alanı olan daha büyük bir bilgisayara ihtiyacım olacak. Özünde çok farklı bir şey değil bu.”

Neden bir insan beyninin yedeğini almak ister?

Bu soru bana çok soruluyor. Öncelikli konu sanırım ölümsüzlük.  Bedeniniz yaşamak istiyor, kalbiniz duruyor, beyniniz bitkiye dönüşüyor çünkü oksijen bitiyor. Alzheimer ya da kanser oluyorsunuz ve bu hastalıklar beyninizin fonksiyonlarını etkiliyor ve sizi siz olmaktan çıkartıyor. Bir taraftan Brain Backup ile kimliğinizi, sağlıklı, üretken, sevecen bir hali bütün kontrol edemediğiniz tehlikelere karşı koruyorsunuz.  Yarın size bir araba çarpabilir, ailenize kim bakacak? Kontrol edemediğimiz o kadar çok şey var ki, bir sürü çaba ise sağlıklı bedeni koruyabilmek için biotek, ilaç endüstrisi, sağlık, sigorta ve savaş endüstrilerinde harcandı. İnsanoğlu, kendimizi ve varlığımızı sürdürebilmemiz için çok büyük çaba sarf etti.  Ama gerçek sebebi derinlerde ararsanız, varlığımızın kökeni zihnimiz. Birçok insan önümüzdeki yüzyılda birçok problemimizi çözmüş olacağımızı ve insanoğlunun zihnini görüntülemeye başlamamız gerektiğine inanıyor ki hücreler ve hücre tipleri ve bağlantıları teknik bir meydan okumayla yeni teknolojilerin temelini oluşturuyor “diyerek devam ediyor.

“Buna ek olarak, beynin ölçülebildiği, modülize edilebildiği zaman neler yapılabilir diye bir liste yapacak olsak, bu liste şunları içerir;

  • kontrollü beyin devrelerini yeniden kablolama ile eğitim
  • radyo dalgalarıyla, kablosuz bağlantı, ya da hücresel veri ile telepati;
  • nörotransmitterlerin kendileri dopamin veya serotonin olacak şekilde modülize edildiği, dolaysız, TV ya da film draması, GoPro kareleri ya da YouTube videoları yerine geçen eğlenceler
  • zihin haritaları yapmak yerine yaratıcılık

ve bütün bunlar birden fazla zihin tarafından üstel bağlantı ile yapılabilir. “

3D yazıcı ile bir insan beyni yazdırsak ve veriyi bu beyne yüklesek ne olur?

 “Beyni yazdırmanın çok doğru bir yaklaşım olduğunu düşünmüyorum çünkü pek çok doku kaybına neden olacaktır. En zoru hücreleri canlı tutmak ve doğru şekilde büyümelerini sağlamak diyebilirim. Hatta yapmak istediğiniz şeyi yaptırmak daha da güç. Bu yüzden, kişisel olarak 3D yazıcıyla hücre üretme konusunda pek ilgili değilim ancak bu konuya ilgi duyan insanlar var. Bu üzerinde pek çalışmayı düşünmediğim bir şey.”

Peki, bu onun için etik bir mesele mi?

Hayır, süreç oldukça karışık! Çok uzun süre çalışır durumda olacağını sanmıyorum. 3D yazıcı ile elde edilmiş organlara baktığınızda tamamen merkezi bir iskele gibi yapıya sahip olduklarını ve bu yapının üzerine birtakım hücreler inşa ettiklerini görürsünüz. Bu sebeple, kimse farklı bir beyin bölgesinin yapısına sahip değil ve henüz hiç kimse laboratuvarda 3D bir beyin üretebilmiş değil.”

İnsan beyni üretilmediği sürece, böbrek ve karaciğer gibi diğer organlar için kök hücreler üretilmesi konusuna oldukça olumlu bakıyor. Kurtarabildiğimiz müddetçe kimsenin ölümüne izin verilmemesi gerektiğine ancak insan beyninin yakında üretilemeyeceğine ancak görüntüleme ve modüler bir yapıya geçişin çok daha erken gerçekleşeceğine inanıyor.

Russel Hanson graphTelepatik olarak bir beyni kontrol etmek mümkün müdür? Şöyle açıklıyor: “Evet, beynin cevap vereceği elektrik ve kimyasal sinyalleri kullanarak mümkün. Günümüzde insan beyninin bir ara yüzü yok. Telepatik’in anlamı bir insanın diğerleriyle radyo vasıtasıyla iletişime geçmesidir ve bunu sağlayan makineler var. Bu cihaz –  64 elektrot-elektro-corticographic (EcoG) 64 uyarıcı ve kayıt eden 64 elektrotuyla telepati gibi bir iletişimi mümkün kılacak. 64 elektrot aslında gerçekten çok az,10.000’e yaklaştıkça güvenirlik artacak. Bu telefonla mesajlaşmadan çok farklı değil, sadece akıllı telefonda ara yüz farklı. Elbette, yapılabilir!”

Brain Backups beyinde patolojiyi ölçen ligandları geliştiriyor ve Parkinson ve Alzheimer hastalıkları için bağımlılık biyobelirteçleri gibi belirli özellikleri görüntüleyen tezat madde araştırmaları yapıyor. Parkinson hastalığında dopaminerjik nöron kaybını siyah madde (substantianigra**) de dopaminerjik nöron tezat madde ile ölçüyorlar. Hastalığın evrelerini, süresini ve hastanın tedaviye verdiği cevabı için genellikle CT ve MR kullanıyorlar.

Hastalığı tedavi ediyor musunuz? Sorusunun cevabı; “Kontrast madde bir tedavi değil, görüntüleme tekniği. Durumu detaylı görüp daha iyi tedavi uygulayabiliyorsunuz. Mucizevi bir ilaç gibi değil, bugün sadece tarıyoruz.”

Sunumunda görsel korteks ve işitsel korteksi çözümleme üzerine bir video gösteriyor. Bu konu hakkında bilgi vermesini rica ediyorum.

Scientists decode brain waves to eavesdrop on what we hear

“Görsel korteks çözümleme genellikle beyin aktivitesini ölçen MRI makineleri ile yapılır. MRI makinesine bir obje yerleştirilir ve beyin taranırken imajlar ekrana yansıtılır. Deneğin gördüklerinin, beyin taramasının bir bilgisayar modellemesini yaparsınız ve bilgisayar sayesinde ne izlendiğini tahmin edersiniz. Bence, hastalık açısından bu tedavi gün geçtikçe daha da iyiye gidiyor. Bilim insanları ve doktorlar mesela kanser hastalığını alt türlerine ayırıyorlar ve sadece o alt gruplara yönelik ilaçlarla tedavi ediyorlar. Tıpkı Alzheimer hastalığında olduğu gibi! Bugün Alzheimer’ın beş farklı türü bulunmakta. Karakteristiğini bir kez kavradıktan sonra daha iyi bir şekilde müdahale edebiliyorsunuz. Farklı bir hastalık üzerine daha fazla bilgi sahibi oldukça, bu hastalıkları tedavi etme veya önleme konusunda daha yöntemler ediniyoruz, buna hassas tıp deniyor. İş dünyasında, eczacılık ve biyoteknoloji dünyasında çok fazla para var. Bu yüzden de çok hızlı ilerliyor araştırmalar.”

Hikâyenin güzel tarafı bu teknolojileri kullanma şansına erişecek insanların daha uzun yaşayacak olması. Russell Hanson 100-120 yaşlarına kadar yaşamak ister miydi merak ediyorum. Bu kez, o bana soruyor “Şöyle komik bir soru var: ‘yaşlı birinin aklıyla, genç bir bedende yaşamak ister miydiniz? Yani, 80 yaşındayken 20 yaşında birinin aklıyla mı yoksa 80 yaşındayken 20 yaşında bir bedende 80 yaşındaki aklınızla mı yaşamak isterdiniz?”

Sonunda, genç bir bedende yaşlı bir beyne sahip olmak istediğimize karar verdik. Yani, 80 yaşında 20’lik bir bedene ve 80 yaşında sağlıklı bir akla sahip olmak. Tabii, 75-80 yaşlarında olup da hala zihinleri keskin olan insanların olduğunu ümit ederek.

Siz hangisini tercih ederdiniz?

Notlar:

(*)     https://tr.wikipedia.org/wiki/Ligand_(biyokimya)

(**)   http://www.termbank.net/psychology/6348.html siyah madde (substantianigra) Beyinde, ekstrapiramidal motor sistemin gri bir kütleden oluşan ve dopamin üretimini düzenleyen kısmı. Bu kısmın, düzgün iradi vücut hareketlerinde bir rol oynadığı ve gereğince çalışmamasının Parkinson hastalığı ile ilişkili olduğu bilinmektedir.